AHMET MURAT: “MARAŞ GİZEMLİ BİR ŞEHİRDİR”

 

Ocak ayında Süleymaniye Camii’ne dair yazdığı Taşı Taşırmak isimli deneme kitabı yayımlanan şair, yazar ve akademisyen Ahmet Murat’la şiir-şehir ilişkisini ve Maraş’ı konuştuk.

 

Şiirle şehrin ilişkisini hep merak etmişimdir. Belki buna mekânın şiirle ilişkisi ya da şairin şehir içindeki yeri de diyebiliriz. Belki de bu kavramlar arasında özel diyeceğimiz hiçbir ilişki yoktur. Ne dersiniz?

 

Şehir dediğimiz yapı, karmaşık bir bileşim. Başka insanlar var, mimariyle yaratılan kısıtlar var, şöyle ya da böyle şehre dahil olmuş tabiat var, avarelik için güzergâhlar var… Sanatçıyı besleyen karşılaşmalar böylece her köşede karşısına çıkacaktır. Tarih içinde yaşayan bir birey olmanın anlamını biz tabiatta değil, şehirde duyarız. Haliyle tarihi kavramakla, ölümü, yok oluşun gizemlerini ve kaçınılmaz olarak kendi özgül anlamamızı düşünürüz. Şehir bence, farklı kaynaklardan süzülerek gelen bu akıntıların oluşturduğu bir havza olarak yaratıcılığın uyanmasına hizmet eder.

 

Karacaoğlan’da, Fuzuli’de hatta Homeros’ta şehre yönelik olumsuz bir imajla karşılaşmak güç. Fakat modern şairin, şehre yönelik sürekli bir saldırısı, onunla sürekli bir mücadelesi, çekişmesi vardır. Bunu sizce neye bağlamalıyız? Yoksa eksik veya yanlış bir tespit mi yapıyorum?

 

Modern şairin, şehirlerin modernleşme aşamasında karşılaştığı derinden gelen dönüşümün onda yarattığı tedirginliğe eğildiği doğru. Bulvarların renkleri, alt kültürlerin çığlıkları, şehrin kaosu karşısında, bu yeni olgu için kendinde bir açıklama ve ifade aradı. Ama bu dediğimiz, erken modernleşme evresi için geçerli. Sonrasında eğer hâlâ bir şehir kötümserliği varsa, bu da şairin taşradan büyük şehre gelmesiyle birlikte yaşadığı çatışmayla ilintili. Şehirli şair için şehrin nimet ve zehrine uyarlı şair için şehrin bir tedirginlik ve yadsıma konusu olduğunu düşünmüyorum.

 

Ahmet Murat şiirinin şehirleri var mıdır? Karaman’da doğduğunuzu biliyorum, şimdilerde İstanbul’da ikâmet ediyorsunuz. Bu durumun şiirinize, şiir yazma biçiminize ne gibi etkileri vardır?

 

Karaman benim için artık, etkisini şiirime yansıtamayacağım kadar uzak bir geçmiş zaman dekoru. Çocukluk bağlamında onunla ilgilenebilirim ama çocukluktan bahsederken de şehrin ve mekânın değil, zamanın baskısı daha çok hissedilir. Şiirlerimde bir şehirden ziyade, tabiat ilgisi vardı önceleri. Artık bu ilgi de söndü. Son yıllardaki yazdıklarımın İstanbul melankolisine ya da humoruna bakarak yazıldığını görüyorum.

 

Ahmet Hamdi Tanpınar gibi bir Beş Şehir kitabı yazacak olsaydınız, -ki ne güzel olurdu- bunlar hangi şehirler olurdu?

 

Bir-iki şehir dışında, kendisini anlatabileceğim kadar vakit geçirdiğim şehir yok. Ve maalesef gezdiğim gördüğüm şehirlerimiz içinde kendine özgü olan pek bir şehir de hatırlamıyorum. Birkaç temsili mahallesi dışında her yer aynı. Aynı merkezi caddeler, aynı markalar, aynı insanlar, sıradanlıklar. Bu da bir konu elbette, üzerine eğilmeye değer ama bir tek yazı yeter bunun için. Bir şehir hakkında yazmak için şehrin size bir şey vadetmesi lazım. Sıradanlığın terk edildiği bir tecrübeye doğru sizi çekiştirmesi gerekir. Ama taşıdığı simgesel anlam sebebiyle Ankara hakkında kolay yazabilirim sanırım. Hatıralar sebebiyle Karaman ve Konya. Yurt dışında gördüğüm, bir süre yaşadığım bazı şehirleri yazmam da zor olmaz. Ama İstanbul’u yazmam zor olduğu içi. Asıl onu yazmak isterdim.

 

İlk defa gittiğiniz bir şehri adımlarken orada nelere dikkat edersiniz?

 

Çay ocaklarına, camilerine, pazarlarına, varsa antikacılarına, bitpazarlarına, esnaf lokantalarına, amele pazarlarına, bedestenine, çıkmaz sokaklarına, fırınlarına. O şehre ait olanı görebileceğim yerler buralar.

 

Kahramanmaraş denilince aklınıza neler geliyor?

 

Kahramanmaraş denince Karaman geliyor aklıma. İnsanı, sokağı, çarşısı, esnafı, hatta mutfağı da birbirine yakındır bu iki şehrin. Bu sebeple Kahramanmaraş’ta bulunduğum zamanlarda memlekete gelmişlik hissi kaplıyor beni. Ama buradaki edebiyat tarihi beni bu hissiyattan çekip çıkartıyor. Çünkü Karaman’ın böyle bir birikimi yok. Böylece Kahramanmaraş’ı biraz mesafeli bir yerden, edebiyatın ve kültürün tarihinin içinden görmeye başlıyorum. Bu da az şaşırtıcı değil. Bu birikimin birden ortaya çıkmış gibi açıklamaya muhtaç duruşu da ayrıca düşündürücü ve biraz büyüleyici. Ne oldu da böyle oldu? Bu soru sebebiyle Maraş benim için biraz da gizemli bir yer.

 

Söyleşi: Ömer Yalçınova

 

Evelâhir Sayı - 14